Güncel

Eğitim

Son on yedi yıldır bu ülkede eğitim, hükümetten gördüğü zulmü herhangi bir terör örgütünden veya yabancı güçten görmemiştir. Gün geldi sütkardeşler küstüler. Yetki elinde olan, bölüşemedikleri eğitim rantı nedeniyle dershaneleri kapatıyoruz dedi. Dershaneleri özel okullara dönüştürüp, dershaneler yerine bu sefer etüt merkezi adı altında yeni dershaneler oluşturdular. Eğitim mi? Para mı? Sormaya gerek var mı? Bunlar için her şey para…Din para…İman para…Vatan sevgisi para…Eğitim para…

Her tarafa imam hatip okulları açıp kendi çocuklarını bile açtıkları imam hatiplere göndermediler. Böylece özel okul rantından daha fazla faydalanma yolunu açtılar. Bugün gelinen noktada halkı zorunlu olarak ittikleri Doğa koleji benzeri ticarethanelerde, bakın eğitim kurumu bile diyemiyoruz; önce söz konusu rant yandaş ceplere aktarıldı, sonra kurumlar batırıldı. Peki, batan kurumları kim kurtaracaktı. Tabi ki biz…Kurum derken okullardan bahsediyoruz. Gençlerin, çocukların yani ülke geleceğinin okumaya çalıştığı okullardan bahsediyoruz. Ama kimin umurunda, paraya tapanlar için çocuk, genç ya da ülke geleceğinin en ufak bir önemi var mı? Asla…Her benzer olayda olduğu gibi yandaşların içini boşalttıkları yapıların faturasını halk öder.

Şimdi Doğa koleji olayında İTÜ vakfının adı geçiyor. Bu vakfın bu kadar büyük bir yapıyı alabilecek bir parası yok ve hiç olmadı. Ama sorunda yok. Çünkü hükümetin de zaten böyle bir para beklentisi yok. İstenilen İTÜ vakfı adı kullanılarak Vakıfbank kaynaklı Denizbank dolambaçlı yandaşın pisliğini halka ödetmek ve pisliği örtbas etmek. Eğitim demişken, bir ülkeyi yok etmek istiyorsanız üç dört noktada zarar vermeniz gerekir. Bunlardan Ordu halledildi. Hukuk zaten guguk oldu. Halk ayrıştırıldı. Eğitime yapılanlar ise önümüzdeki yüz yılı karartmak için özel düzenlemeler olsa gerek.

Son on yedi yılda ortalama her dört yıl bir Milli Eğitim Bakanı gördük. Hepsi kendilerinden çok emin ve diğerlerinin yanlışlarını düzeltmek iddiasıyla geldiler. Gerçi geldiler demek çok doğru değil, baştaki tarafından atandılar. Daha komiği ise hepsi aynı hükümetin bakanları olmasına rağmen, hiçbiri bir diğerini yeterli bulmadı ve yaptıklarını tümden değiştirmek için yeni hamleler yaptı.

2003 – 2009 Bakan Hüseyin Çelik

2003 ÖSS giriş katsayıları değiştirildi.

2005’te Liselere Giriş Sınavı (LGS) kaldırılarak Ortaöğretim Kurumları Sınavı (OKS) getirildi. Bu sınavda, öğrenciler 3 yıllık ortaokul eğitiminin sonunda tek bir sınava giriyordu.

2005’te liselerde eğitim süresi 4 yıla çıkarıldı.

2007’de, Bakan yine Hüseyin Çelik’ti. Liselere giriş sistemi yine değişti. Tek sınav kaldırıldı, öğrencilerin 6, 7, 8. sınıflarda olmak üzere üç yıl üst üste girdiği Seviye Belirleme Sınavı (SBS) getirildi.

2009 – 2011 Bakan Nimet Çubukçu

2010 yılında uygulanan Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) sistemi değiştirilerek, Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ve Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) sistemlerine geçildi.

2010 yılında SBS, 3. yılın sonunda tek sınav modeline döndü.

2010 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, yayımladığı bir genelgeyle tüm düz liselerin Anadolu liselerine dönüştürüleceğini açıkladı, uygulama hemen başlatıldı.

2010 yılında adına Fatih denilen bir projenin hayata geçirilmesine karar verildi. Adını amacının baş harflerinden alan FATİH projesinin açılımı Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi’dir. FATİH projesi, bilişim teknolojileri araçlarının öğrenme-öğretme sürecinde daha fazla duyu organına hitap edecek şekilde derslerde etkin kullanımı için tüm düzeydeki okullarda tablet, dizüstü bilgisayar, etkileşimli tahta ve internet ağ yapısının sağlanmasını kapsamaktaydı. Projeyle birlikte kitaplı ve defterli yapılan eğitim, yerini bilişim teknolojilerinden faydalanan yeni bir şekle bırakmış olacaktı. Siparişleri verilen, birileri zengin edilen bu proje hayata geçirilmiş gibi gözükse de bir süre sonra sessiz sedasız ortadan yok oldu. Kimse soru sorabilir mi? Haşa, kimin haddine…

2011 – 2013 Bakan Ömer Dinçer

2012 yılında İlköğretimde kesintisiz 8 yıllık sistemden vazgeçildi, 4+4+4 sistemine geçildi. Bu sayede türban 10 yaşa indi.

2012 yılında katsayı kaldırıldı.

2012 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan “Dershaneler kapatılacak” açıklaması yaptı.

2013 – 2016 Bakan Nabi Avcı

Yeni bakan hiçbir şey yapmadı demesinler diye 2013 yılında TEOG sınavını uygulandı.

2016 – 2018 Bakan İsmet Yılmaz

2017 yılında Erdoğan’ın, “TEOG’u saçma buluyorum, kaldırılması lazım” açıklamasından 78 saat sonra bakan ne kadar basiretli olduğunu gösterdi ve TEOG kaldırıldı. Plansız olarak LGS’ye geçildi ve ilk LGS sınavı mağdurlarını da beraberinde getirdi.

2018 – Bakan Ziya Selçuk

Bakanımızın bugününe gelmeden geçmiş marifetlerine bakalım.

Gazi Eğitim Fakültesi’nde henüz profesörlüğü gelmemişken kapısındaki tabelaya Prof. eklemesiyle tanındığı belirtiliyor.

Ziya Selçuk ile ilk defa yollarımız kesişmiyordu. Hüseyin Çelik zamanında talim terbiye başkanı olarak görevdeydi. Ne diyorlardı?

Artık eğitimi piyasa belirleyecek. Bırakınız yapsınlar dönemi bitti. Eğitim toplumun ihtiyacına göre değil piyasanın ihtiyacına göre düzenlenecek. Piyasaya göre eğitim modeline geçiyoruz.” “Tüm derslerde müfredatı hafifletiyoruz. Bu kadar çok bilgi batıda üniversitelerde veriliyor. Bilgisayar ve İngilizce ağırlıklı olacak.”

Tüm dünyada müfredat ve eğitim yeniden düzenlenirken Türkiye bunun dışında kalmamalı. Şimdiye kadar dünyada yapılmış olan eğitim reformlarını ıskaladık, bu kez başaracağız.” “İlköğretimde seçmeli ders sistemi getiriyoruz.“ “Ortaöğretimde sertifikalı diplomalılık getiriyoruz. Öğrenci birikmiş sertifikalarını getirip puan karşılığı diploma alacak.

Harf devrimi ile dedelerinin mezar taşını okuma mağduru olduğunu iddia eden güruhun içinde yer alarak 2005 de ilköğretimde el yazısı uygulamasına geçilirken karar veren yapıdaydı. Ancak el yazısı ile okuma yazma öğrenen çocukların çok zorlandığı, bu süreçte “başarısızlık duygusuna” kapıldıkları yönünde sisteme çok sayıda pedagojik yorum getirilmişti. Taslak öğretim programlarına 5076 görüş geldi. Bunların yüzde 99.3’ü ‘bitişik eğik yazıyı kaldırın’ talebiydi.13 yıllık eziyetin ve bir neslin mağdur edilmesinin ardından her zaman yaptıkları gibi başkalarını suçlayarak el yazısı uygulamasından vazgeçildiğini açıkladılar. Geçen iki yıllık sürede Bakan Ziya Selçuk tarafından hayata geçirilen önemli eğitim kararları: 1- Teneffüs süreleri uzatıldı. 2- Yarıyıl tatili dışında her iki dönemde birer haftalık ara tatiller eklendi. Bu kadar önemli katkılarından dolayı eğitimci Milli Eğitim Bakanımızı kutluyoruz.

Sonuç olarak son 17 yılda eğitim aynı hükümetin farklı bakanları tarafından tam anlamıyla yazboz tahtasına çevrilmiştir. Çocukların geleceğine, ülkenin geleceğine verilebilecek tüm zararlar verilmiş, bir de Fatih adı verilmiş bir projeyle ciddi bir para aktarımı yapılmış sonra da proje karambolde yok olmuştur. Çocuklar kendi mahallelerindeki okullara gidemez olmuştur. Toplumu ayrıştırmak için en önemli hareketlerden biri olan farklı gelir grubuna sahip insanların çocuklarının farklı okullarda okuması bu hükümet tarafından hayata geçirilmiştir. Bununla beraber yeterlilikleri çok tartışılacak özel okullar oluşturularak hem özel okul sahibi zenginler hem de özel okul mağduru veliler yaratılmıştır. Hem trafiğe hem ceplere zarar binlerce okul servisi yaratılmıştır. Mahallesindeki okula gidemeyen çocuklar, servislerle farklı semtlerdeki okullara taşınmak zorunda kalmıştır.

Bu dönemde özel okullara verilen teşviklerde de artış yaşandı. Hem özel okullara verilen teşvik arttı hem de veliler buralara yönlendirildi. Ayrıca müfredatta yapılan değişiklikler, dinci vakıflarla Milli Eğitim Bakanlığı’nın yaptığı protokoller de velilerin bir kısmını özel okullara mecbur bıraktı. Yeni kabinede eğitimci kimliğine sık sık vurgu yapılan Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk da özel okul sahibi. Uygulanan özelleştirme politikalarına bakıldığında bu seçimin tesadüf olmadığı açıkça görülüyor. Maya Okulları’nın kurucusu olan Selçuk, TED Üniversitesi’nin de kuruluşunda yer aldı.

Ama sorsanız hep suçlayacak birileri var. Utanmasalar dış mihraklar diyerek işin içinden sıyrılacaklar. Ama bu kadar kötüsünü başarabilecek dış mihrak bile mevcut değildir.

Aristoteles’in öğrencisi olan Büyük İskender felsefeye meraklı filozoflara değer veren bir hükümdardır. Corinth’e gelen Büyük İskender, Diyojen’i ziyaret etmiş ve bir dileği olup olmadığını sormuştur. O ise bu soruya “Gölge etme başka ihsan istemem.” yanıtını vermiştir.

Şimdi biz de sadece dokunmayın artık eğitim sistemimize, sizin yenilik adı altındaki bağnaz ve takıyyeci değişikliklerinize ihtiyacımız yok.

Çekin çocuklarımızın geleceğinden kirli ellerinizi…